Wendoxê ma yê erjîyayeyî, ma na hewe yew nuşteyo tirkî sîteya xo de pare kenî. Nameyê sîteya ma kirdkî yo. Labelê munaqeşeyê ke derheqê kirdan/zazayan de benî zafane tirkî ser o benê. Ma wazenê ê tirkînuştoxî zî nê zanayîşan ra hayîdar bê.
- ORTAÇAĞ İSLAM KAYNAKLARI
Selahaddin Eyyubi döneminde Dünbülilerin varlığı ve Kürd olarak bilindiğine dair şu tarihi belge oldukça önemlidir. Eyyubilerin Mısır’da İskenderiye’de kurdukları medreselerin birinde müderrislik yapmış olan büyük hadis ve tarih alimi Ebû Tâhir es-Silefî hayatı boyunca gezip gördüğü şehirlerde hadis aldığı hocalarının isimlerini, hayatlarını ve görüşlerini kısa anektotlar halinde aktardığı Mu’cem’s-Sefer (Gezi Sözlüğü) isimli eserinde es-Sağr/İskenderiye şehrinde hadis dinlediği hocasını Rıdvân bin İbrâhim bin Memlân ed-Dünbüli el-Kurdi yani Kürdlerin Dünbülî kabilesine mensub biri olarak söz eder. Hatta Silefî bu kabilenin adını garipsediğinden bu hocasından sadece bir anektot kaydettiğini söyler.
İrlanda Cheaster Beatty kütüphanesinde bulunan Mucemus’Sefer isimli eserde Dünbüli alimin adının
Rıdvân bin İbrâhim bin Memlân ed-Dünbüli el-Kurdi şeklinde geçtiği sayfa
Zira 14. yüzyılda yaşamış büyük İslam tarihçisi Zehebi tarafından Müştebihu’n-Nisbe (Benzeşen Soylar) isimli eserinde Dünbülileri bir Kürd kabilesi oldukları ve Musul civarında yaşadıkları ifade edilir.
Bu dönemde Dünbülilerin şu andaki yeleşim yerlerine kadar geldiklerinin kanıtı ise 12. yy. Cezire(Bugünkü Güneydoğu Anadolu) tarihçisi İbnü’l-Ezrak el-Farıki, Tarihu Meyyafarikin ve Amid isimli eserinin Mervani Devleti bölümünde Abdurrahmân bin ebi’l-Verd ed-Dünbülî isimli bir devlet adamından bahsetmektedir. Bu da Dünbülilerin bu tarihten itibaren bu bölgeye bireysel de olsa geldiklerini göstermektedir. Ancak kitleler halindeki yerleşmelerin ise Eyyubiler döneminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Dünbülilerin Musul civarında bulunduğunu bildiren bir diğer bilim adamı Eyyubi dönemi soy bilgini İbn Nukta el-Hanbeli’dir. İbn Nukta, Tekmiletu’l-İkmal isimli eserinde Dünbülîleri zikreder ve bu kabile içerisinden çıkmış meşhur alimlerin biyografilerinden söz eder. Bahsettiği kimselerden biri de ünlü tasavvuf bilgini İbn Arabi’nin Futuhat-ı Mekkiyye’sinde kendisinden övgüyle bahsettiği hocası Süleyman ed-Dünbüli el-Musuli’dir. İbn Arabi bu hocasıyla Musul’da görüşmüştür. İbn Nukta’nın adlarından söz ettiği iki meşhur bilginin de aslen Musullu olması Dünbülilerin ana vatanının Musul olduğu tezini güçlendirmektedir. İbn Fazlullâh el-Umerî ve Makrizî gibi Memlük dönemi Mısır tarihçilerin de Dünbülileri Kürdlerin bir kabilesi olarak kaydettiklerini görüyoruz.
Akkoyunlular’ın Zazaların yoğun bir şekilde yaşadıkları Bingöl’e hâkim olduğu 1470 yılı civarında Çapakçur’a gelen Mısırlı seyyah Muhammed bin Mahmud el-Halebi İbn Aca (ö.881/1477) şehirde yaşayan halkın Kürdler olduğunu ifade eder. Burada dönemin kaynaklarının Kürd tabirini kullanması Zazaların Kürd olarak gördüldüğünün de bir delili olarak da kabul edilebilir. Nitekim bu şehir, tarih içinde Ermenilerden alındıktan sonra Zazaların dışında herhangi bir topluluk tarafından yurt edinilmemiştir. Bu da söz konusu kanaati güçlendirmektedir.
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın aynı zamanda kayınpederi olan Diyarbakır Eğil beyi Devletşah Bey ki Zaza Mirdasi aşiretine mensup olup Şerefhan-ı Bidlisi tarafından 1597 yılında kaleme alınan Şerefname isimli bu eserde bu aile Kürt olarak kaydedilmiştir. Bundan daha önemlisi Akkoyunluların çağdaşı olan tarihçilerden Markizi ve İbn Tağriberdi eserlerinde Devletşah beyi ve babası Muhammed beyi Kürdi nisbesiyle zikretmişler. Bu da Zaza olan Mirdasi beylerinin Kürt olduklarını gösteren delillerdendir.
İbn Tağriberdi’ye ait en-Nucumu’z Zahire isimli eserde Mirdasi beyi Devletşah’ın adının Eğil hakimi Devletşah el-Kurdi olarak geçen kısım
- OSMANLI KAYNAKLARI VE ARŞİV BELGELERİ
Zaza kelimesinden ilk olarak söz eden Türk seyyahı Evliya Çelebî’dir. Evliya Çelebi, Bingöl Yaylası ve Çapakçur’a geldiğinde yörede gördüğü Kürd aşiretlerini sayarken bunlar arasında Ekrad-ı Zaza(Zaza Kürdleri)’yı sayar. Bu isimlendirmenin Osmanlı döneminde ortaya çıktığı ve bu dönemde yaygınlık kazandığını düşünülmektedir. Zira Osmanlı kayıtlarında bunun dışında bir kullanım söz konusu değildir. Zaza kelimesine fonetik/ses yapısı olarak benzeyen kelimelerde köken aramak ise bilimsellikten uzaktır. Çünkü önemli olan kullanılan ismin Zazaları karşılayıp karşılamadığıdır. Osmanlıların son dönemine kadar bu durum böyle devam edecektir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin elyazmasında Ehali-i Bingölü beyan eder diyerek Evvela Ekrad-ı Zaza (En başta Zaza Kürdleri) diye kaydeden sayfa
Hatta 1900lü yıların başında çıkmış olan Osmanlı Salnamelerinde Çapakçur’da ve Palu’da yaşayan Zazaların konuştuğu dilden Kürdçeden muharref/bozma bir dil olarak bahsetmesi de ilginçtir. “Bitlis salnamesinde Bingöl şehir merkezinden bahseden kısımda “Zıktî, Peçar, nahiyelerinden ma ada Tavus Meneşkut Yahkik herta nahiyeleri de fahriyen idare olunur nevahidendir. Ahalisi İslam ve Hristiyandan ibaret olup Kürdi ve Kürdçeden muharref olan Zaza ve Ermenice tekellüm ederler.”
Sālnāme-i vilāyet-i Bitlīs
Aynı algıyı Mustafa Kemal Nutuk konuşmasını yaparken de Zazalar’ın Kürt olduğunu şu cümlelerle ifade etmiştir. “Üçüncü madde Erzincan ve Sivas arasında mütekasif bir Ermenilik tahayyülü ilimsiz ve vukufsuzluktan başka bir şey değildir. Harbden evvel bile buraların sekenesi kısm-ı azamı Türk ve kısmı kalili Zaza denilen Kürdlerden ve pek azı da Ermenilerden ibaret idi.”
1927 نطق مصطفى كمال
Zazalar kendini asıl Kürd komşusu olan ırkdaşı Kurmancları ise Kırdas olarak isimlendirmişlerdir. Zazaca’da Kırdas Kürd’e benzeyen demektir. Yani Zazalar kendilerini gerçek Kürd olarak takdim etmişlerdir. Nitekim ilk Zazaca eser olan Ahmed el-Hasi Mevlidini bitirirken şu ifadeleri kullanır. “Temam bi viraştişê mewlidê Kirdî” Kırdi mevlidin yazılışı tamamlandı.
Ahmed-i Hassî’nin 1899’da Diyarbekir Litografya matbaasında basılan nüshanın son yaprağında Zazaca için Kırdi tabirinin geçtiği sayfa
En önemli hususlardan biri de söz konusu bu Zazaca mevlidin basımı için yapılan ve Osmanlı dönemine ait yazışmalarda Zazaca’nın Kürdçe olduğu kaydıdır. Aşağıda transkribe edilen ve Osmanlı arşivinde bulunan belgeler bunu göstermektedir.
29/215 Encümene fi 10 Şubat 1314
Faziletli Nuri Efendi’ye fi 13 Şubat 1314
Diyarbekir vilayet-i aliyyesinden işbu tahriratıyla li ecli’t-tedkik irsal buyrulan Zaza lisanı üzerine muharrer Kürdçe mevlüd-i şerifin tab‘ ve neşrinde be’s olmadığı lede’l-mu‘ayene anlaşılmış olduğunu ale’l-usul tanzim olunacak ruhsatnâme üzerine üç kuruşluk pul yapıştırıldıktan sonra sahibine i‘tası ve ba‘de’t-tab‘ve’t-tatbîk matbu‘atdan beş nusha ile kaç nusha basılmış ise tab‘ olunuduğu mataba‘adan ahzı iktiza eden beyannamenin nizaret-i celile-i dâverânelerine irsali lüzumunun cevaben iş’arı ve mezkûr Mevlüd-i Şerif ile ruhsatnâmenin i‘ade ve tesyar buyrulması babında emr-u ferman hazret-i men lehü’l-emrindir.
29 Şeval 1314 24 Şubat 1314
Mühür Maarif Heyeti Komisyonuna
Mektubi Kalemine fi 1 Mart 1315
Ruhsatnamesi tanzim ve kitabıyla maan mektubi kalemine verilmek üzere evraka tevdi kılındı 1 Mart 1315
Vurudu 3 Mart 1315
BOA. MF MKT 442/56-1
Maarif-i Umumiye Nezareti Mektubi Kalemi müsveddata mahsus varakadır.
Diyarbekir vilayet-i âliyesine
4 Kanun-ı sani 1314 tarihli ve 13 numaralı tahrirat-ı valayı vilayetpenahileriyle li-ecli’t-tedkik irsal olunan “Zaza” lisanı üzere müharrer Kürd’çe menkıbe-i veladet-i Hazret-i Risaletpenâhi’nin tab‘ ve neşrinde be’is olmadığı lede’l-mü‘ayene anlaşılmış olduğundan ale’l-usul tanzim olunan ruhsatname ile melfufen firstade kılınmağla üç kuruşluk pul ruhsatnameye yapıştırıldıktan sonra sahibine i‘tası ve ba‘de’t-tab‘ ve tatbik beş nushasıyla mikdarı matbuunu müş‘ir matbaasından alınacak beyannamenin nezaret-i aciziye irsali hususuna himem-i Aliyeleri derkâr buyrulmak babında.
BOA. MF MKT 442/56-2
Bu dönemde Dersimdeki Alevi Zazalarla ilgili kayıtlar ise şöyledir: “Fakîr (Mehmed Arif), bin iki yüz doksan bir (1291/1875) sene-i hicriyesinde bir memuriyet-i muvakkata ile Erzincanın civarında bulunan ve bir aralık Dersim Vilayeti namıyla bir vilayet teşkil olunan mahallin bazı nevahi ve kazalarına gitmiştim. Oralar ahalisi Kürddür. Lisanları Kurmanc değil Zaza lisanıdır. kendileri gayet vahşidirler.” (Mehmed Arif, Binbir Hadis-i Şerif, 1325/1908, Kahire, s. 406)
Ayrıca 1925 yılında cereyan eden Şeyh Said İsyanı dönemin Cumhuriyet medyasında şu ifadelerle yer bulmuştur: “İsyanı çıkaran Kürdlerin Zaza tabir edilen sınıfıdır. Bunlar Şâfiî mezhebine ve Nakşibendi tarikatine mensubdurlar. Gayet pis vahşi ve gaddar adamlardır. Diğer Sünnî ve Alevî Kürdler bunlardan nefret ederler. Ve lisanlarından bile anlamazlar. Alevî Kürdler radikal devlet mefhûmundan anlayan ve bunu tervîc eden bir sınıfdır.”
- AVRUPALI SEYYAHLAR VE ARAŞTIRMACILARIN ESERLERİ
Carsten Niebuhr, tarafından yazılan ve 1780 yılında basılan Voyage en Arabie & en d’autres pays circonvoisins isimli eserde Zazalar Erzurum ve Siverek arasındaki bölgede yaşayan ve nüfusları 20.000 civarında olan bir Kürt aşireti olarak kaydedilmişler.
Carsten Niebuhr’un eserinde Kürt aşiretleri arasında Zazaların da zikredildiği sayfa
Öte yandan Cladius James Rich tarafından 1836 yılında kaleme alınmış Narrative of a Residence in Koordistan isimli seyahatnamenin 376. sayfasında Rich, Zazalar hakkında şöyle bir açıklama yapar: “Hassan Dağı, Zagros ve Toros dağlarının bir parçası olup Diyarbekir Palo ve Muş arasında kalan bir coğrafyada yer almaktadır. Bu yöre pek işlek bir güzergahta bulunmamaktadır. Fakat burada yaşayan halk tamamen başına buyruk ve bağımsız hareket etmektedirler. Burada yaşayan Kürtlere Zaza adı verilmektedir. Bu isim bir lakab/nickname gibi görünüyor. Anlamına gelince ise kekeleyen tarzda konuşan kimselerdir.”
Rich’in 1836 yılında basılan seyahatnamesinde Zazaların Kürt olarak zikredildiği sayfa
Askeri doktor ve yazar olan 1822 yılında İngiltere’nin Bridlington şehrinde doğan Humphry Sandwith 1853 yılında Osmanlılar ile Rusya arasında patlak veren savaş esnasında General Beatson’un emrinde sağlık görevlisi olarak görev yaptı. Daha sonra Kars kuşatması esnasında General Williams tarafından sağlık biriminin başına atandı. 1856 yılında ülkesine döndüğünde tutmuş olduğu günlüğü The Siege of Kars (Kars Kuşatması) adı altında yayınladı. 1853 yılında Kars’ta görev yapan İngiliz askeri doktor Humphry Sandwith Zazaca gündelik yaşamda kullanılan kelimelerden oluşan mini bir sözlüğün hazırlığı esnasında yardım gördüğü kimseleri Kürdlerin Zaza aşiretine mensup bir aile olarak tanımlamıştır.
Humphry Sandwith’in İngilizce-Zazaca sözlük’ten bir sayfa
Zazaca hakkında ilk araştırmaları yapan ve ilk derlemeleri 1857-1858 yıllarında yayınlayan Peter Lerch ve bu metinler üzerinde filolojik/dilsel etütler yapan Friedrich Müller Zazaları bir Kürd aşireti olarak ifade ederler. Friedrich Müler “Beiträge zur Kenntniss der neupersischen Dialekte III. Zaza-Dialekt der Kurdensprache”, Sitzungsberichte der Philosophisch-Hisctorischen Classe der Kaiserlichen Akademie der Wissenschaften, Wien 1865, 227-245
kirdki.com